ABD’nin Ortadoğu’daki Otoriterleşmesi ve Trump’ın Politikasının Değişimi
- Atilla Albayrak
- 29 Mar
- 3 dakikada okunur

ABD’nin Ortadoğu’daki Otoriterleşmesi ve Trump’ın Politikasının Değişimi
ABD’nin Ortadoğu’daki politikası, tarihsel olarak büyük bir değişim ve belirsizlik geçirmiştir. 21. yüzyılın başından itibaren, özellikle Orta Doğu’daki askeri müdahaleleriyle dikkat çeken ABD, Trump yönetimiyle birlikte bölgedeki stratejilerini yeniden şekillendirmeye başlamıştır. Trump’ın başkanlık dönemi, özellikle Ortadoğu’daki askeri müdahaleler, otoriter yönetimlerle kurulan stratejik ittifaklar ve bölgesel güç dengelerinin değişmesiyle özdeşleşmiştir. Bu yazıda, Trump’ın Ortadoğu politikalarındaki değişimleri ve ABD’nin bölgedeki otoriterleşme eğilimlerinin nasıl etkiler yarattığını inceleyeceğiz.
1. Trump’ın Ortadoğu Politikası: Otoriterleşme ve Askeri Müdahaleler
Trump’ın başkanlık dönemi, özellikle Ortadoğu’da ABD’nin müdahale stratejisinin büyük bir dönüşümünü beraberinde getirdi. Obama yönetimi, Ortadoğu’daki askeri müdahaleleri kısıtlama ve diplomatik yollarla sorunları çözme yolunu tercih ederken, Trump bu yaklaşımı tersine çevirdi. Trump, bölgesel denetim sağlamak için askeri müdahalelere, sert dış politika uygulamalarına ve stratejik ittifaklarla şekillenen bir yol izledi.
Özellikle, Yemen’deki iç savaşa müdahil olan ABD, Suudi Arabistan’ın yanında yer alarak, bölgedeki stratejik çıkarlarını savunmayı hedefledi. Trump’ın Yemen’e yönelik askeri operasyonları, sadece bölgedeki güvenliği sağlamakla kalmadı, aynı zamanda ABD’nin Süveyş Kanalı üzerindeki ticaret rotalarındaki etkisini pekiştirmeyi amaçladı. Trump, askeri gücü kullanarak bu rotaların güvenliğini sağladı ve Avrupa ile ilişkilerde pazarlık avantajı kazandı. Bu durum, Trump’ın Ortadoğu’ya olan bağlılığını ve bölgedeki etkisini gösteriyor.
2. Ortadoğu’da Otoriterleşme Eğilimleri
Trump’ın Ortadoğu’daki politikaları, bölgedeki otoriterleşme eğilimlerini pekiştirdi. Bu süreç, sadece askeri müdahalelerle sınırlı kalmadı; aynı zamanda ABD’nin bölgedeki müttefikleriyle olan ilişkileri de otoriter yönetimleri destekleyen bir çizgiye kaydı. Özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle güçlü bağlar kurarak, otoriter rejimlerin güçlenmesine zemin hazırladı.
Trump yönetimi, Ortadoğu’daki insan hakları ihlallerine karşı sessiz kalmayı tercih etti. Suudi Arabistan’daki rejimle yakın ilişkiler, Yemen’deki insani kriz ve diğer insan hakları ihlalleri konusunda ABD’nin sessizliği, bölgedeki otoriterleşme eğilimlerinin artmasına yol açtı. Trump, bölgedeki ülkelerdeki hükümetlerin baskıcı politikalarını görmezden gelerek, kendi stratejik çıkarlarını ön planda tutmayı seçti.
Bunun yanında, Trump’ın Mısır’daki Abdülfettah el-Sisi rejimi ile kurduğu yakın ilişki, bu ülkenin baskıcı yönetimini daha da güçlendirdi. ABD’nin bu sessiz desteği, Mısır’daki otoriter yönetiminin daha da pekişmesine ve ülkenin uluslararası alandaki demokratikleşme baskılarına karşı daha kararlı bir duruş sergilemesine olanak sağladı.
3. Biden’ın Dönüşümü ve Trump’a Dönüş
Trump’ın Ortadoğu’daki politikalarının ardında bıraktığı büyük etkiler, Biden yönetimi tarafından tekrar şekillendirilmeye çalışıldı. Biden, özellikle Yemen’deki savaşın sona erdirilmesi için diplomatik bir yaklaşımı benimseyeceğini belirtti. Ancak Trump’ın çizdiği sert hatları değiştirmek her zaman kolay olmadı. Biden yönetimi, Suudi Arabistan ile olan ilişkileri yeniden değerlendirdi ve bazı askeri yardımları sınırladı. Fakat, ABD’nin bölgedeki etkisi ve müttefikleriyle olan ilişkileri, tamamen bir dönüşüm geçirmedi.
Trump’ın bölgedeki stratejilerini takip etmek, Biden için zorlayıcıydı çünkü Trump, Ortadoğu’daki dengeleri değiştiren ve bölgesel güçlerin güç kazandığı bir dönemi başlatmıştı. Biden, birçok alanda diplomatik çözüm önerilerine yönelmiş olsa da, Trump’ın yerleştirdiği stratejik ittifaklar ve güçlü askeri varlık, ABD’nin bölgedeki etkisini sürdürmesinde etkili oldu.
4. ABD’nin Otoriterleşen Rolü ve Gelecek Perspektifleri
Trump’ın Ortadoğu’daki politikaları, bölgedeki otoriterleşme süreçlerini pekiştirirken, aynı zamanda ABD’nin bölgedeki etkisini de yeniden inşa etti. Ancak bu süreç, bölgedeki demokrasiye olan tehdidi artırdı. Trump’ın sert dış politikası, otoriter rejimlerin daha fazla güç kazanmasına olanak sağladı. ABD’nin Ortadoğu’daki geleceği, özellikle Çin ve Rusya gibi rakip ülkelerin bölgeye olan ilgisiyle daha da karmaşıklaşacak.
ABD, bölgedeki çıkarlarını savunurken, bölge halklarının özgürlükleri ve demokratik haklarına yönelik baskılar karşısında sessiz kalmaya devam etti. Trump’ın politikaları, Ortadoğu’da daha fazla otoriter yönetim, daha fazla iç karışıklık ve insan hakları ihlali anlamına geliyordu. Bu, bölgenin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturuyordu.
Sonuç
ABD’nin Ortadoğu’daki otoriterleşmesi, Trump’ın başkanlık dönemiyle birlikte belirginleşmiştir. Ortadoğu’daki askeri müdahaleler ve müttefiklerle kurulan otoriter ilişkiler, bölgedeki insan hakları ve demokrasi mücadelesine büyük bir darbe vurmuştur. Trump’ın politikalarının bırakacağı izler, gelecekteki ABD dış politikasının yönünü belirleyecektir. Ortadoğu’nun geleceği, sadece askeri müdahalelerle değil, aynı zamanda bölgedeki siyasi yapılar ve uluslararası ilişkilerle şekillenecektir.
Trump’ın politikalarının etkisiyle ABD, Ortadoğu’daki otoriter rejimlerin güç kazanmasına zemin hazırlamış ve bölgedeki stratejik denklemleri yeniden oluşturmuştur. Bu durum, hem bölge halkları hem de küresel güçler için önemli bir sınav anlamına gelmektedir. Gelecek yıllarda, ABD’nin Ortadoğu’daki stratejileri ve bu politikaların bölgeye etkisi, küresel dengeleri etkileyen temel faktörlerden biri olmaya devam edecektir.


תגובות