ÇİN'İN TÜRKiYE'DEKİ YATIRIMLARI: ORTAKLIK MI, YENİ NESİL SÖMÜRÜ MÜ?
- Serdar Yılmaz
- 30 May
- 3 dakikada okunur

Son yıllarda dünyanın ekonomik ekseni batıdan doğuya kayarken, Çin Halk Cumhuriyeti de bu dönüşümü kendi lehine çevirmek için agresif bir yatırım stratejisi izliyor. Bu stratejinin en dikkat çeken ayaklarından biri ise şüphesiz Çin'in Türkiye'deki yatırımları. Bir yandan Kıta Avrupası'na ulaşmak için lojistik bir kapı olarak görülen Türkiye, diğer yandan da Çin'in düşük maliyetli üretim üssü planlarının bir parçası haline geliyor. Bu makalede, Çin'in Türkiye'deki yatırımlarını stratejik, ekonomik ve politik açıdan inceleyerek bunun bir ortaklık modeli mi yoksa yeni nesil bir ekonomik sömürü düzeni mi olduğuna yanıt arayacağız.
1. Kuşak Yol Projesi ve Türkiye'nin Konumu
Çin'in 2013 yılında duyurduğu Kuu015fak Yol Projesi (Belt and Road Initiative - BRI), tarihsel İpek Yolu'nun modernize edilmiş hali olarak sunulsa da, esasen Çin merkezli bir dünya düzeni kurma projesidir. Bu projede Üç ana rota vardır:
Kara Kuşağı: Çin'den başlayarak Orta Asya, Kafkaslar ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşır.
Deniz Yolu: Güney Çin Denizi'nden Hint Okyanusu'na, Kızıldeniz ve Akdeniz üzerinden Avrupa limanlarına ulaşır.
Dijital Yol: 5G, bulut bilişim ve yapay zeka gibi teknolojilerle altyapı bağlantıları.
Türkiye, Orta Koridor olarak tanımlanan kara hattının tam merkezindedir. Bu da Türkiye'yi sadece bir geçiş ülkesi değil, stratejik hedef ülkelerden biri haline getiriyor.

2. Teknoloji Sektörü: Made in Turkey Etiketinin Ardındaki Gerçek
Son yıllarda Xiaomi, Oppo, Vivo ve Tecno gibi Çinli teknoloji devleri, İstanbul ve Kocaeli gibi bölgelerde cep telefonu üretim tesisleri kurdu. Bu durum, ilk bakışta istihdam ve sanayi canlanması gibi olumlu başlıkları beraberinde getirse de, derinlemesine incelendiğinde stratejik bir tehlikeyi ortaya koyuyor.
Telefonların tasarımı, patentleri ve yazılımları Çin'e ait.
Türkiye sadece montaj hattı ve paketleme sağlıyor.
"Made in Turkey" etiketi, aslında Çin mallarının Batı ambargolarından kaçınmak için kullandığı bir maskeden ibaret.
Bir zamanlar Vestel ve General Mobile gibi yerli telefon markalarıyla atılım yapmaya çalışan Türkiye, bugün çip dahi üretemeyen bir fason üretim üssü haline geldi.
3. Otomotiv Sektörü: BYD ve Chery Yatırımları
Dünyanın en büyük elektrikli otomobil üreticisi BYD, Manisa'da 1 milyar dolarlık yatırım planladığını duyurdu. Aynı zamanda Chery, Samsun'da büyük bir fabrika kurma hazırlığında.
Bu yatırımlar da teknoloji ve karar alma mekanizmalarını Çin'e, ucuz iş gücü ve araziyi ise Türkiye'ye bırakıyor. TOGG gibi yerli atılımlar desteklenmeden, bu yatırımlar Türkiye'yi sadece taşeron fabrika konumuna sükürür.
4. Altyapı ve Limanlar: Kumport Örneği ve Çin Kredileri
Kumport Limanı, 2015 yılında Çinli firmalara satıldı. Bu, sadece bir liman satışı değil; Akdeniz'in lojistik anahtarının devri anlamına geliyor.
Ayrıca:
Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu, Çin kredisiyle geliştirildi.
Marmaray Tüneli, Çin'in Avrupa bağlantısında kritik rol oynuyor.
Termik santraller, Çin finansmanı ve teknolojisiyle kuruluyor.
Çin kredileri sayesinde altyapı yapılsa da, bu altyapıların yönetim, denetim ve teknoloji hakları Çin'e ait oluyor.
5. Ticaret Dengesi: En Büyük Açık Çin'e
2023 yılında Türkiye-Çin ticaret hacmi 48 milyar dolara ulaştı. Ancak:
Çin'e ihracat: 3.3 milyar $
Çin'den ithalat: 45 milyar $
Açık: 42 milyar $
İthal ürünler: Elektronik, makine, kimyasalİhraç ürünler: Mermer, krom, bakır gibi hammadde
Bu dengesizlik, Türkiye'nin Çin'e bağımlı hale geldiğini ve kalkınma modelinin sıkıntılı olduğunu gösteriyor.

6. Diğer Ülke Örnekleri: Kamboçya ve Laos
Laos'ta Çin kredileriyle yapılan milyarlarca dolarlık hızlı tren hattını kullanacak eğitimli personel yok. Bilet fiyatları yerel halkın alım gücünün üzerinde.
Kamboçya, Çin yatırımları nedeniyle siyasi bağımsızlığından feragat etmek zorunda kaldı. Bu ülkelerde ekonomik bağımlılık zamanla egemenlik kaybına dönüşüyor.

7. Çin Yatırımlarının Siyasi Uzantısı
Ekonomik bağımlılık, zamanla politik tavizleri de beraberinde getirebilir. Çin, Türkiye'de sınır ötesi projeler veya uluslararası platformlarda destek karşılığında "ekonomik kartını" oynayabilir.
Bu nedenle, Çin yatırımları stratejik süzgeçten geçirilmeden kabul edilmemelidir.
Sonuç: Fırsat mı, Tuzak mı?
Çin'in Türkiye'deki yatırımları şu anda bir yol ayrımındadır:
Planlı ve kontrollü yönetilirse, teknoloji transferi, istihdam ve altyapı gelişimi sağlayabilir.
Denetimsiz büyürse, Türkiye'yi jeopolitik olarak Çin yörüngesine sokar.

Çin, elbette bir fırsattır. Ancak bu fırsat, ancak milli çıkar odaklı bir devlet aklıyla değerlendirilirse faydaya dönüşebilir. Aksi takdirde "Made in Turkey" etiketli Çin mallarının Avrupa'ya açılan kapısı olmaktan öteye gidilemez.
Comments