top of page
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

Faiz Oranlarında Artan Riskler ve Dövizdeki Belirsizlik

  • Atilla Albayrak
  • 30 Mar
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 8 Nis


TCMB
TCMB

Türkiye'nin Ekonomi-Politik Durumu: Borç, Şeffaflık ve Toplumsal Gerilim

Türkiye'nin ekonomik yapısı, son yıllarda ciddi bir finansal baskı altında. 261,1 milyar dolar dış borç, ülkenin ekonomik dengesini tehdit ediyor. Bu borç, yalnızca faiz yükü olarak geri dönmekle kalmıyor, aynı zamanda ülkenin ekonomik gelişimi ve toplumun refahı üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Dış borcun yüksekliği, iç piyasadaki maliyetleri artırıyor ve toplumun daha da fakirleşmesine yol açıyor. Ancak, bu durumu tersine çevirebilmek için gerekli adımlar atılmıyor; bunun yerine Sisifos gibi sürekli olarak kalkınma hedefleriyle ilgili büyük çabalar harcansa da, bu çabaların çoğu geriye doğru gitmekte. Ekonomik olarak her şey birikiyor, ancak çözüm sürekli erteleniyor.

Bu gerilim, siyasi alanda da yankı buluyor. Türkiye’deki siyasi ortamın geldiği nokta, ekonomi ve hukuk devletinin işleyişini büyük ölçüede etkiliyor. Hukukun üstünlüğü, adalet ve eşitlik gibi temel ilkeler, pek çok kişinin gözünden kaçıyor. Hukuk devleti olduğu söylenen Türkiye'de, adaletin ve eşitliğin yetersizliği, toplumda derin bir umutsuzluk yaratıyor. Özellikle genç nüfus, geleceğini güvence altına almak için sokaklara dökülüp gösteriler yapma noktasına gelmiş durumda. Bu gösteriler, aslında ekonomik ve hukuki sisteme duyulan güvensizliğin bir yansımasıdır.

Bütün bu karmaşanın ortasında, hükümetin anayasa değişikliği ve erken seçim gibi stratejileri, toplumu daha da bölüyor. İktidar, yargının bağımsız olmadığını bilerek bu durumu bir strateji olarak kullanarak, Ekrem İmamoğlu gibi figürler üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. Muhalefet ise erken seçim kozunu masada tutuyor. Bu tür siyasi oyunlar, toplumu daha da derinleştiren bir kutuplaşma yaratıyor. Türkiye'nin bu gerilimden çıkabilmesi için, tüm aktörlerin daha sağduyulu bir yaklaşım sergilemesi gerekmektedir.

Döviz Piyasasında Panik ve Müdahale: Merkez Bankası'nın Rolü

Geçen hafta yaşanan döviz krizi, Türkiye ekonomisinin ne kadar kırılgan bir durumda olduğunu gözler önüne serdi. Bir teknik hata nedeniyle, döviz kurları kısa süre içinde 41 TL seviyelerine yükselirken, ardından Merkez Bankası'nın müdahalesiyle denge sağlandı. Ancak bu tür krizlerin önünü geçebilmek için daha sağlam bir finansal yapı ve şeffaflık şart. Merkez Bankası, döviz piyasasındaki dengeyi sağlamak için güçlü bir müdahale kapasitesine sahip olmalı. Fakat son yıllarda, Merkez Bankası'nın bu rolü, kamu bankalarına devredilmiş durumda. Bu durum, Merkez Bankası'nın gücünün ve etkinliğinin zayıflaması anlamına geliyor.

Sonuç: Şeffaflık ve Denge

Türkiye'nin ekonomik, hukuki ve siyasi yapısındaki bu kırılganlıklar, toplumda büyük bir belirsizliğe yol açıyor. Hem yatırımcılar hem de vatandaşlar, daha fazla şeffaflık ve adalet talep ediyor. Siyasetin finansmanı ve ekonomik kararlar, halkın güvenini kazanmanın temel taşlarıdır. Sadece şeffaflık sağlanarak, toplumdaki bu derin kırılmalar onarılabilir.

Merkez Bankası'nın döviz piyasasına müdahale etme gücü, ekonominin istikrarını sağlamak için kritik önemdedir. Ancak bu müdahale, kamu bankalarının denetimi ve şeffaflık eksiklikleri nedeniyle yetersiz kalabiliyor. Türkiye, hem iç hem de dış ekonomik dengeleri sağlamak için derinlemesine bir reform sürecine ihtiyaç duyuyor.

Sonuç olarak, toplumsal gerilimler, ekonomik belirsizlikler ve hukuki eksiklikler birbirini besliyor. Bu kısır döngüden çıkabilmek için, sadece ekonomik önlemler değil, hukukun ve siyasetin şeffaflığına da büyük önem verilmesi gerekmektedir.


Comments


© 2025 by EE 

Güncel haberleri kaçırmayın!

Bültenimize abone olun.

bottom of page